(Murat Can Yağcı)
Dönüm Noktası : Kararlar
Günümüz ekonomik şartları ve hayat standartlarını baz alarak birçok insanın hayalleri yerine daha garanti yolları seçtiğini görüyoruz. Memuriyet, iyi bir üniversite okumak ya da iyi maaşlı standart bir işe girmek gibi yollar. Elbette hayatın içerisinde iyi bir gelecek garantisi aramak, bir iş sahibi olmak arzuları yadırganacak şeyler değil. Ancak bu hikayede farklı bir yola sapmanın, aykırılığın ve kendi tutkularının arkasından gitmeyi nasıl başardığını işlemek istiyorum.
Orta gelirli bir ailenin iki çocuğundan biri olan Murat’ın doğup büyüdüğü çevrede ‘’sanat’’ ve ‘’aykırılık’’ gibi kavramlar çok kabul edilir şeyler değildi. Yadırganır, yalnız kalır ve en basit tabirle işsiz beş parasız kalırdınız. İşte bu hikayenin yani dönüm noktamın başladığı yer tam da bu noktaların üzerinde kurduğu baskıya rağmen aldığı kararda yatıyor. Çok programlı bir lisede muhasebe bitirdikten sonra halihazırda içerisinde yatan tutkuyu zamanla fark etti. Tutkusu şuydu ki bir şeyler çizmek, sanata yönelmek, benliğinde barındırdığı yaratıcılığı tutkuyla işlemek. Hem çevresi hem de kendisi için bile ilk başlarda kabul edilebilir olmayan bir tutku gibi görünse de zamanla Murat’ı ele geçirdi. Çizmeye ve modelleme tasarlamaya lise hayatının sonlarında daha çok önem verdi. Maalesef ki bir mentörü, akıl hocası, yönlendirecek bir yakını o dönemlerde yoktu. Kendi başına ve geleceğine dair kaygılı bir insandı.
Lise bittikten sonra Selçuk Üniversitesinde lisans eğitimi almaya hak kazanmıştı. Bu gelişme hem ailesinin hem de çevresinin hoş karşılayacağı, kendisini de rahatlatan bir durumdu. Ancak kendi yakın aradaş çevresine anlattığı ve ufak modellemelerle aktarmaya başladığı dövme sanatı tutkusu gittikçe artıyordu. Hizmet sektöründe ufak paralara çalışarak ufak bir birikimle kendine ait ilk iğne ve mürekkebini alarak yakın arkadaşlarının istediği modellemeleri amatör olarak uygulamaya başladı. Amatör demek ne kadar doğru oldu bilinmez çünkü gayet başarılıydı. Dövme sanatına olan ilgisi ve bunu sadece tek bir amaçla yapmadığı öylesine belliydi ki kendisini yadırgayan çevresi bile yeteneğine dair şaşkınlıklarını gizleyememişti. Ufak, kapalı ve kendi halinde bir ilçede aykırı olan bir sanata kendisini kaptırmıştı…
Henüz 19 yaşındayken yaşadığı ilçeyi tutkusu uğruna terk etti ve şu an kendi ayakları üzerinde tanınan sevilen işinde başarılı, gelecekte de büyük işler yapacağına dair bize umut veren bir sanatçı.